Eğitim İş İzmir 2 Nolu Şube

ÖĞRETMENLERİ KATEGORİZE EDEN, ANAYASA’YA AYKIRI YÖNETMELİĞİN İPTALİ İÇİN DANIŞTAY’DA DAVA AÇACAĞIZ

Sendika Haberleri

ÖĞRETMENLERİ KATEGORİZE EDEN, ANAYASA’YA AYKIRI YÖNETMELİĞİN İPTALİ İÇİN DANIŞTAY’DA DAVA AÇACAĞIZ

17/05/2022

Taslak olarak ortaya çıktığı günden itibaren karşı çıktığımız, komisyon aşamalarında ve görüşmeleri sırasında çeşitli eylem ve etkinlikler düzenlediğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, 3 Şubat 2022 tarihinde tüm itirazlara rağmen yasalaşarak yürürlüğe girmiştir.

Ana Muhalefet Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurusu için hazırladığımız raporda; esas bakımından bu Kanunun tamamıyla belirsizlikler üzerine tanımlandığı, göstermelik birkaç madde düzenlemesi ile öğretmenlerin özlük haklarına dair bütün yetkinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkaracağı yönetmelikler düzeyine indirileceği uyarısında bulunmuştuk. Bu uyarımız 12 Mayıs’ta çıkarılan Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği ile somutluk kazanmıştır.

Öğretmenlik mesleğinin, temel alanlarını düzenlemek, eğitim sisteminde öğretmenin konumu ve güvencelerini en temel şekilde belirleyecek bir meslek kanunu olması gerekliliği yıllarca Eğitim-İş tarafından dile getirilmiştir. Ancak AKP iktidarı tarafından temel yasa yapma teorisine aykırı şekilde düzenlenen Öğretmenlik Meslek Kanunu nasıl öğretmenin ihtiyaç ve talepleri dinlenmeksizin yasalaştıysa söz konusu yönetmelik de Bakan Özer, “eğitim paydaşlarından alınan görüşler” doğrultusunda hazırlandığını söylese de Anayasa’ya ve yasalara aykırı hükümler taşımaktadır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu ile Bakanlığa verilen ölçüsüz, çerçevesi belirsiz yetki, bu defa Yönetmelik ile kendisini göstermiş, çalışma rejiminin anayasal ve yasalar ile güvence altına alınmış esasları yönetmelik ile tırpanlanmış olup, daha genelde de bu suretle Anayasa’nın 7. maddesinde yer alan “yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi” de açıkça ihlal edilmiştir.

Öncelikle öğretmenlik zaten bir uzmanlık mesleği olup, bunun dışındaki kariyer basamakları kabul edilemez. Bunun yanı sıra gerek Kanun gerekse de ortaya konulan Yönetmelikte, uzman öğretmen, başöğretmen unvanlarının tanımı, görev ve sorumluluk esasları, özetle statüsel konumları ana hatları ile dahi belirlenmemiştir. Bu statüler arasındaki farklılık bu yönleriyle tam olarak belirlenmediğinden, bu unvanların birbirlerine karşı konumları, ücret farklılıkları yani çalışma koşulları ifade edilmediğinden, yapılacak ayrımda tam olarak hangi kriterin esas alınacağı belirsizdir. Ücret farklılıklarında ortaya çıkacak durum, belirsizliğe konu olduğundan “eşit işe eşit ücret ilkesinin” sağlanması mümkün olmayıp,  Anayasanın 55. Maddesinde öngörülen ücret güvencesi de hiçe sayılmaktadır.

Diğer yandan aday öğretmenliğin kaldırılması sürecini öngören madde düzenlemesinde tam bir keyfiyet öngörülmektedir. Aday değerlendirme komisyonu adı altında hangi esaslarla çalışacağı, kimlerden oluşacağı belirsiz bir komisyon bu aday öğretmenlik sürecinin belirleyicisi olacaktır. Mesele en vahim haliyle artık, o adını sıkça duyduğumuz dernekler, vakıflar ve yandaş benzeri yapılardan referans almayan kimsenin öğretmen olarak atanmayacağı bir düzen sistematik hale getirilmiştir.

Sendikamız öğretmenler arasında 2006 yılından beri yaratılan ekonomik kayıpları dahi gidermeyen, öğretmenler odalarını bölecek, öğretmenlik mesleğine zarar getirecek düzenlemelerin iptali için her türlü mücadeleyi vermeye sonuna kadar devam edecektir.
Öğretmenlik mesleği aynı kanunda da yer aldığı üzere uzmanlık mesleği olup uzman öğretmen, başöğretmen unvanları kaldırılarak tüm öğretmenlere kıdemine göre ek ödemeler koşulsuz ödenecek şekilde düzenleme yapılması şarttır. Öğretmenlik mesleğinin öğretmenlikten öteye unvana ihtiyacı yoktur.

Eğitim-İş olarak öğretmenin, memuriyet güvencesini tırpanlamayı, biat kültürünü yerleştirerek eğitimci olmanın gereğini taşıyan özgüvenli öğretmenleri sürecin dışına atmayı, çalışma barışını yok etmeyi amaçlamış bu Yönetmeliğin iptali, ayrıca dayanağı olan Öğretmenlik Meslek Kanununun ilgili hükümleri bakımından da Anayasa Mahkemesine başvurulması için Danıştay nezdinde dava açacağız.

Öğretmenleri hak ettikleri özlük ve ekonomik haklarına ulaştıracak meslek onurumuza yakışır bir meslek kanununa sahip olana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!

MERKEZ YÖNETİM KURULU

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

GERİCİ ÇEDES UYGULAMASINA KARŞI YAPTIĞIMIZ BASIN AÇIKLAMASI

BASIN AÇIKLAMASI TAM METNİ

OKULLARDA DERSİ ÖĞRETMENLER VERİR! LAİK VE BİLİMSEL EĞİTİME AYKIRI ÇEDES PROJESİNE GEÇİT VERMEYECEĞİZ!
İzmir Bornova’da Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Çevreme Duyarlıyım ve Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi kapsamında, 99 okulda imam, hatip, vaiz, müezzin ve Kur’an kursu öğreticisi görevlendirilmesi, eğitimdeki gericileşme ve siyasal kadrolaşma politikalarının geldiği tehlikeli noktayı açıkça ortaya koymaktadır.
Bu durum, eğitimin laiklik ve bilimsel esaslarına açık bir saldırıdır, ÇEDES’in aslında siyasi iktidarın nesil yetiştirme projesi olduğunun kanıtıdır. Eğitim, çocuklarımızın aklını ve vicdanını özgürleştiren bir süreç olması gerekirken, siyasal iktidar bunu kendi ideolojik dayatmalarının aracı haline getirmektedir. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, pedagojik formasyona sahip öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir.
Geçtiğimiz yıl uygulanan ancak tepkiler üzerine geri çekilen bu proje, iktidarın eğitim sistemini tarikatların ve cemaatlerin kontrolüne bırakma konusundaki ısrarını gözler önüne sermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, özel eğitim öğrencilerinin destek eğitim odaları için aylarca beklettiği, temizlik görevlilerinin maaşlarını ödeyemediği bir dönemde, ÇEDES için seferberlik ilan etmesi, önceliklerinin ne olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Okula imam var, ama yemek yok! Okula imam var, ama temizlik malzemesi yok! 
Laik eğitim sistemi, din eğitiminin bireyin ve ailesinin tercihi olması gerektiği anlayışına dayanır. Ancak ÇEDES, din ve değerler eğitimini zorla okul müfredatına dahil etmeye çalışarak Anayasa’ya aykırı bir uygulamaya dönüşmektedir. 
İmamın, vaizin okullarda işi yoktur. Siyasal İslam, okulları din üzerinden örgütlenme yeri olarak görmektedir. ÇEDES’in ne çevreyle ne de değerlerle ilgisi vardır; bu proje, Milli Eğitim’i yok edip, yerine Diyanet’e bağlı göstermelik bir kurum bırakma politikalarının bir parçasıdır.
Yapılan açıkça bir pedagojik cinayettir. Bu, ülkeye ve çocuklarımıza yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çocuklarımızın geleceğini bu dayatmalara teslim etmeyin. Koltuklarınızdan güç almayı bırakın, arkanızdaki Başöğretmen’in fotoğrafına bakın ve bu protokolü reddedin!
ÇEDES garabetinin;
•⁠  ⁠Eğitimin Atatürk ilke ve devrimlerine uygun olarak verilmesi gerektiğini belirten Anayasa’nın 42.maddesi ile kamu hizmetlerinin ancak ilgili kamu görevlileriyle verilebileceğini vurgulayan 128.maddesiyle çeliştiği için hukuksuz,
•⁠  Siyasal İslamcı ideolojiyle donanmış şahıslarla çocuklarımızı yan yana getirdiği için tehlikeli, olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. 
İhtiyacımız olan iktadırın ideolojik bir amaç olarak kullandığı din eğitimi, değerler eğitimi değil, tüm çocuklarımızın bilimsel ve nitelikli eğitime erişimidir. 
Eğitimin niteliğini artırmak ve öğrencilerimize daha iyi bir gelecek sunmak için, acilen daha fazla rehber öğretmen ataması yapılmalıdır. Okullarda rehberlik çalışmalarının daha etkin ve sağlıklı yürütülmesini sağlayabilecek çok sayıda PDR öğretmenimiz de atama bekliyor. Atanmayan öğretmen sorunun kaynağı siyasi iktidar şimdi de herkes öğretmenin görevini yapabilir anlayışıyla öğretmenlik mesleğine hakaret etmeye devam ediyor. 
Okullar, öğretmenlerin çalışma alanıdır. Eğitim, öğretmenlerin işidir. Okulda dersleri öğretmenler verir. Herkes yerini ve haddini bilsin! Bizler tüm çocukların laik, bilimsel, çağdaş eğitim hakkına ve mesleğimizin onuruna sahip çıkacağız, her koşulda sahip çıkmaya devam edeceğiz!
Eğitim-İş olarak halihazırda yargıya taşıdığımız ÇEDES Projesi’ni reddediyor ve bu hukuksuzluğa karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Bu proje derhal iptal edilmelidir. Görevlendirmeler geri çekilmeli, laik ve bilimsel eğitimi yok eden her türlü uygulamaya son verilmelidir.
Okulların; cemaatlerin, tarikatların ya da herhangi bir siyasi yapının propaganda alanı haline getirilmesine asla izin vermeyeceğiz. Eğitim, hiçbir siyasi ideolojinin oyuncağı değildir ve olmayacaktır! Çocuklarımızın çağdaş, bilimsel, eşit bir eğitim alması için mücadelemizden asla taviz vermeyeceğiz.
Velilerimizi, eğitim emekçilerimizi ve yurttaşlarımızı bu gerici projeye karşı mücadeleye destek olmaya çağırıyoruz. Çocuklarımızın geleceği, laik ve bilimsel eğitimle güvence altına alınmalıdır.



 

DEVAMI

ÖMK’Yİ KABUL ETMİYORUZ!

ÖĞRETMENLERİ AYRIŞTIRAN ÖMK’Yİ KABUL ETMİYORUZ! HAKLARIMIZ İÇİN MÜCADELEMİZ SÜRECEK

Gündeme geldiği ilk günden itibaren sendikamızın, öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin karşı çıktığı, itiraz ettiği Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda dün gece kendilerine saraydan verilen görev önlerine konulan kanunlara el kaldırmaktan ibaret olan iktidar partisi milletvekillerinin parmak çoğunluğu ile kabul edildi.
Eğitim-İş olarak 
-Öğretmenlerin ve öğretmen örgütlerinin fikirleri alınmadan, üstünde mutabakata varılmadan hazırlanan bu kanuna ilk günden itibaren itiraz ettik; Meclis komisyonunda itiraz ettik, okullarda, alanlarda, öğretmenler odası nöbetimizle, eylemlerimizle mücadele ettik, bundan sonra da mücadele etmeye devam edeceğiz. 
Mücadelemizde, 
•⁠  ⁠Bu kanun, öğretmenlik mesleğini mesleksizleştirmedir, soran sorgulayan itiraz eden öğretmenleri disiplin hükümleri ile tehdit etmektir, otoritenin  memurunu yaratma projesidir, Atatürksüzleştirme, Cumhuriyetsizleştirme anlayışının ürünüdür dedik, Atatürk ilke ve devrimlerinin olmadığı bir kanunu tanımayacağız dedik. Mücadelemizin sonunda, 
Öğretmenlik Meslek Kanunu'na 'Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı nesiller yetiştirilmesidir' ifadesi yeniden eklendi.
•⁠  ⁠Bu kanunun 34. maddesi maarifin öğretmeni olmayı kabul etmeyen mevcut öğretmenleri “iki müfettiş raporu ile öğretmenlik yapamazsın, önce akademiye ve akademide yapılacak değerlendirmeye göre memuriyete almak” istemektedir. Dedik.
Öğretmenleri tehdit eden 34. Maddeyi mücadelemizle geri çektirdik. Bu madde sendikamızın en çok üzerinde durduğu ve iptalini talep ettiği maddelerden idi. Eğitim-İş sessiz kalsaydı bu madde de sessiz sedasız geçecekti.
Bir önceki kanunda adeta öğretmenlerle dalga geçer gibi öğretmenlerin kariyer basamakları sınavına girmelerini zorunlu koşan düzenlemeyi mücadelemizle kaldırdık. 
Yine de bu haliyle kabul edilmiş olan Öğretmenlik Meslek Kanununu da kabul etmemizin mümkün olmadığını bir kez daha ifade ediyoruz. 
Bu kanun, hep söylediğimiz gibi, Öğretmenleri ayrıştırmaktadır, iş yeri barışını, öğretmenler arası dayanışmayı yok etmektedir. Kariyer basamakları ve ayrıştırma değil, tüm öğretmenlere insanca çalışma koşulları ve yoksulluk sınırı üstünde ücret talep ediyoruz. 
-Bu kanun diplomalarımızı ve üniversite eğitimimizi yok saymaktadır. Akademi iktidarın kendi istediği kişileri atama, maarifin öğretmenlerini yetiştirme mekanizmasına dönüşecektir. Uygulanması eğitim fakültelerine, öğretmenlik mesleğine ve atama bekleyen öğretmenlere hakaret olan akademileri kesinlikle kabul etmiyoruz. 
•⁠  ⁠Bu kanun öğretmenlerin haklarına ve taleplerine yer vermemektedir. Adeta öğretmen disiplin yönetmeliği gibi hazırlanmıştır. Kanun’da düzenlenen “öğrencilere olumsuz örnek teşkil etmek” gibi keyfi disiplin cezalarının öğretmenler üzerinde “demoklesin kılıcı” gibi sallandırılmak istenecektir. Bu tavırla mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. 
-Okul müdürlerinin öğretmenlere keyfi idari görev dayatmasının önünü açan Kanun uygulamasına karşı geçit vermeyecek, hiçbir üyemizi yalnız bırakmayacağız. 
•⁠  ⁠Öğretmenlerin ve sendikalarının görüşlerini alınarak hazırlanan, öğretmenlerin haklarını ve taleplerini içeren, liyakatı esas alan bir öğretmenlik meslek kanunu için mücadele etmeye, öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin hakkını korumaya ve her ortamda onların sesi olmaya devam edeceğiz. 
-Kanun’un iptali için Anayasa Mahkemesi sürecini yakından takip edecek, bu sürecin hazırlanmasında etkin şekilde yer alacak ve daha önceki Meslek Kanunu davasında olduğu gibi Anayasa Mahkemesinde görülen davada Mahkeme huzurunda da bu irademizi bir kez daha haykıracağız.
-Hukuki mücadelenin yanı sıra alandaki örgütlü gücümüzle keyfi Kanun uygulamalarına karşı eylemsel direncimizi diri tutacağız. 
•⁠  ⁠Süreçte birlikte dayanışma gösterdiğimiz diğer sendika ve demokratik kitle örgütleriyle olan ortak mücadele hattını sürdürme irademizi ortaya koyacağız. 
Biz Eğitim-İş olarak öğrencilerimizi “Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş erdemli insanlar olarak”  yetiştirmeye, Cumhuriyet dersi vermeye devam edeceğiz.

 

DEVAMI

Başkanımız

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • Şube etkinlik resimleri

Videolar

  • Ulusumuzun gönlünde ölümsüzleşen büyük önderimizi sonsuz bir özlem ve saygıyla anıyoruz.
  • Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün nitelemesiyle en büyük bayramımızdır !. Aydınlanmanın ve çağdaşlaşmanın simgesi Cumhuriyetimiz 100 yaşında! Kutlu olsun!
  • Eğitim-İş 18. Kuruluş Yılı Sinevizyonu
  • ÖMK Mücadelemiz